Çok küçük yaşlardan bu yana köpeklerle iletişim kurmak benim için olağan bir şey. Ancak çevremde sıkça köpekten korkan kişilere rastlıyorum. Aslında insanlarla köpeklerin arasındaki sorunların büyük çoğunluğu yanlış iletişimden kaynaklanıyor. Biz onları anlamıyoruz ve anlamak için de çok az çaba harcıyoruz, halbuki onlar bizi binlerce yıldır gözlemliyor ve inceliyorlar.
Bedenin Sihirli Dili
Yüzyıllardan beri, insanın en yakın evcil hayvan arkadaşı olan köpekler, duygularımızı ve niyetlerimizi anlamak konusunda çok yetenekliler. Hatta bu işte o kadar iyiler ki, neredeyse biz insanlar, onların yanında aptal kalıyoruz.
“Hayatım boyunca köpeklerim oldu” diyen benim gibiler veya “Yıllarca barınaklarda gönüllü oldum” diyenler de buna dahil. Aslında köpekler kendilerini ifade etmede oldukça netler ama gelgelim biz insanlar, köpeklerle iletişim konusunda birçok hata yapıyoruz. Bizler onları, ancak ya havladıklarında ya hırladıklarında hatta kimi zaman ısırarak korkuttuklarında dinlemeye başlıyoruz. Halbuki köpeklerin de aynı insanlar gibi beden dili var.
Ne Diyorsun?
Biz insanlar kendimizi ifade ederken, sesimizi kullanırız ve birbirimizle gayet normal şekilde iletişim kurarız. Ancak nedense, köpeklerle iletişim kurarken garip bir şekilde ses çıkartır veya davranırız. Sanki bir uzaylıyla veya çocukla konuşur gibi. Allahtan, akıllı dostlarımız bu ani değişikliğe çok fazla önem vermezler de sözlerimizi anlarlar. Örneğin çağırdığımızda veya oturmasını istediğimizde hemen kavrarlar. Özellikle eğitim görmüş köpekler için sahibiyle iletişim kurmak neredeyse çocuk oyuncağıdır. Fakat, köpeklerin bir başka iletişim metodu da koku almaktır. Onlar hassas burunlarıyla, ırk, cinsiyet hatta sağlık hakkında derin bir tarama yapar ve davranışlarını belirlerler.
Duygular Sestedir
Bir deney yapalım ve köpeğimizi “buraya gel” ifadesini üç farklı duygusal tonda yüksek sesle söyleyerek çağıralım. Nötr, emir verircesine iddialı ve yeni doğmuş bir bebekte kullanacağımız ses tonuyla. Aynı kelimeleri kullanmış olsak bile, köpeğimiz bize farklı tepki verecektir. Nötr bir ton kullanıldığında, köpeğimiz büyük ihtimal bizi kaale almayacak, kendi işine bakacaktır. Öte yandan, bunun yerine sert bir ses tonu kullanırsak, bu sefer de köpeğimiz kızgın olduğumuzu düşünecek ve başına gelebilecek olası sorunlardan uzak durmak için hiç oralı olmayacaktır. Halbuki, sevgi dolu, neşeli bir ses tonuyla çağırdığımızda yanımıza hemen gelecektir. Çünkü onun doğuştan gelen merakını ve sahibinin yanında olma isteğini gıdıklamış oluruz. Hatta köpeğimiz “gel” ve “buraya” kelimelerini veya birlikte ne anlama geldiklerini bilmese de olur. Ses tonunuzun yarattığı duyguları ne kadar bilirseniz, köpeklerle iletişim kurmanız da bir o kadar kolaylaşır.
Bırakın Vücudunuz Konuşsun!
Burada biraz teknik bilgi vermek istiyorum. Proksemi diye bir kavram var. Biz insanları, vücudumuz tarafından iletilen mesajları daha doğrusu çevreye ve diğer bireylere göre aldığımız pozisyonu, nasıl hareket ettiğimizi ve birinden veya bir şeyden aldığımız mesafeye göre analiz eden kavrama proksemi yani kişisel alan deniyor. İşte köpeklerle iletişim kurarken proksemi devreye girer çünkü aslında köpek vücuduyla konuşur.
Biz insanlar da vücudumuzla konuşuruz ama buna daha az dikkat eder, asıl dikkatimizi hissettiklerimize ve gördüklerimize veririz. Ancak köpeklerle iletişimi kurarken, proksemiyi kullanarak kendimizi daha iyi ifade edebiliriz. Çünkü köpekler aslında kişisel alanlar konusunda mükemmel gözlemcileridir.
Örneğin, diyelim köpeğinizle geziyorsunuz ve köpeğiniz sizden uzaklaşıyor. Siz onu önce çağırıp sonra yanına gidiyorsanız, o zaman o köpek size kesinlikle geri dönmez. Çünkü sizin bu yaklaşmanız köpeğe ‘nasılsa bana geliyor, geri dönmeye gerek yok’ anlamına geldiğinden, köpeğiniz sizin çağrınıza kulak asmayacaktır. Halbuki, onu çağırdığınız zaman, yanına gitmek yerine, size baktığında ters yöne gider gibi yaparak aslında köpeğinize şunu söylemiş olursunuz: ‘Ben gidiyorum. Tek başına mı kalmak istiyorsun yoksa sen de geliyor musun’ Köpek normal olarak, sizin yanınıza gelmeyi seçecektir.
Köpeklerin proksemik iletişimi de çok ilginç. Yani kendi aralarında iletişim kurarken niyetlerine göre pozisyon alıyorlar. Aslında insanlarla da büyük benzerlik gösteriyor. Mesela, kafa kafaya durmak iddiayı ve tehdidi ifade eder. Aynı insanlarda olduğu gibi. Birbirlerinden az mesafede ama mutlu duran köpekler için barışçıl ve dostane niyetleri ifade ederken, yan yana duran köpekler birlikteliği simgeler. Tıpkı insanlarda olduğu gibi değil mi?
Bununla birlikte, bir köpek insanının veya başka bir köpeğin arkasında duruyorsa, bu pozisyon tüm sorumluluğu devrediyor demektir. Bir şeyi veya birini korumak niyetindeyse önünde bariyer olarak durur, iletişimi kesmek isterse arkasını dönüp gider.
Sosyal Mesafe
Köpeklerle iletişim dediğimizde, yazılı olmayan bir yasayı takip eden sosyal mesafeler akla gelir. Karşılıklı güven artıkça, sosyal mesafe azalır. Burada dikkat edilecek şey, aslında köpeğin insanlarla iletişim kurmaya çalışmasını beklemek. Özellikle dar mekanlarda, köpeklerin büyük sıkıntı yaşadığı bir gerçek. Bir de sahibine sormadan hemen sevmeye çalışmak, köpekte ters tepki yaratabilir. Kendinizi köpeğin yerine bir koysanıza: Tanımadığınız bir yabancının çılgın elleri üstünüze üstünüze geliyor!!!
Ortam
Bazı köpeklerin, bulundukları ortama göre ruh halleri değişir. Yukarıda bahsettiğim gibi, yabancıların, köpeklerin alışık olmadığı ortamlarda, köpeklerle iletişim kurma isteklerinde, evcil dostlarımız kendilerini güvensiz hissederler. Aynı şekilde ani ses değişiklikleri de köpekleri olumsuz yönde etkileyecek, yaşadıkları sıkıntı nedeniyle kendilerini huzursuz hissedeceklerdir. Özellikle seyahatlerde, köpekler kendilerini yalnız ve korunmasız hissedebilirler. Köpeğinizle seyahat etmeyi seviyorsanız, tüm bu olumsuzlukları yaşamamak için, Köpekle Uçak Seyahati İçin 15 Tavsiye başlıklı yazıma göz atmayı unutmayın.
Genelde restaurantlar ve havaalanları, çok sayıda insanın olduğu, köpeğin alıştığından fazla gürültülü ortamlardır. Bu nedenle kendilerini rahat hissetmezler. Bu durumda yapılacak şey, köpeğinizin kendini rahat, mutlu ve güvenli hissedeceği bir ortam yaratmaktır. Bu ortamı da doğa dostu materyallerden ürettiğim, Hollywood dahil dünyaca ünlü birçok köpek severin yıllardır tercih ettiği Emre NewYork evcil hayvan çantalarıyla sağlayabilirsiniz. Uluslararası havayolları tarafından kabul edilen kabin içi taşıma kurallarına uygun olan ve evcil hayvanınızın hareket sırasında olası sakatlıklarını önleyecek şekilde tasarımını yaptığım bu çantalar aslında bir çeşit ev vazifesi görüyorlar. İster restaurantda, ister plajda, özellikle havaalanlarında kısacası minik dostunuzun kendini güvensiz hissedeceği kalabalık alanlarda, hem siz hem de tüylü dostunuz için büyük rahatlık sağlayan bu çantaları almak için TIKLAYIN.
Misafir Geldiğinde Köpeklerle İletişim Kurulur?
Köpekler için yaşadığı yer KENDİ EVİDİR. Köpeğiniz ailesini ve evini korumanın görevi olduğunu düşünür. Bu nedenle, misafiriniz geldiğinde, kapıda, ‘kim o?’ diye seslenmeniz, kapınızı köpeğiniz sizin önünüzdeyken açmanız sıkıntı yaratacaktır. Çünkü köpek kendini bir anda o evin koruyucusu olarak hisseder. Dolayısıyla dışardan gelen misafirlere karşı sizi ve evi koruma içgüdüsü harekete geçer. Aksine, eve bir yabancı girdiğinde, köpeğin arkamızda kalmasını istersek ve köpeğimizin ancak sakin olduğunda misafiri kontrol etmesine izin verirsek, köpeğimiz, tehlikenin olmadığını hissedecek ve misafire tepki vermeyecektir.
Köpeklerle iletişim kurarken proksemi denen bu altın anahtarı kullanmak inanılmaz bir gözlem yeteneği de sağlar. Zamanla, sevgili evcil dostunuzun vücudundan yayılan mesajları doğru anlayarak, ona kendinizi daha rahat anlatacaksınız. Köpeklerle iletişim aslında, proksemik değerler dizisinde, köpeklerin öğretmen, insanların da öğrenci olduğu uzun ve keyifli bir yolculuk. Onlara güvenerek, rahatlatarak beden iletişiminizi kurgulamanız ve geliştirmeniz sizin elinizde. Bu şekilde, sevgili dostunuzla gerçekten ‘konuşmanız’ mümkün olacaktır.